Su İçmenin Sağlık Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

Su İçmenin Sağlık Üzerindeki Etkileri Nelerdir?

S
Psyllium Husk Nedir? Okunuyor Su İçmenin Sağlık Üzerindeki Etkileri Nelerdir? 20 dakika İlerle Ülser Hastalığı Nedir?

İnsan vücudunun yaklaşık %60'ı sudan oluşmaktadır. Vücudumuzdaki tüm hücre ve organ sistemlerinin uygun çalışması suya bağımlıdır. Su; vücut sıcaklığının düzenlenmesinde, besinlerin hücrelere taşınmasında ve metabolizma sonucunda oluşan artık ürünlerin uzaklaştırılmasında rol almaktadır.

Gün boyunca; solunum, terleme, idrar ve bağırsaklar yolu ile su kaybederiz. Bu nedenle çevresel ve fiziksel faktörler su ihtiyacımızı belirler ve su ihtiyacı kişiden kişiye değişir. Örneğin, kış aylarında terleme ile su kaybı azalacağından yaz aylarına göre su ihtiyacı daha az olacaktır. Günlük su ihtiyacı konusunda farklı görüşler olmakla birlikte genel olarak güne 2-2,5 litre su tüketimi önerilmektedir.

Yeterli su içilmediğinde ortaya çıkan ilk belirti susuzluk hissidir. Yaşlılarda susuzluk hissinin zayıflaması nedeniyle su alma ihtiyacı fark edilmeyebilir ve vücutta su eksikliği tablosu kolaylıkla gelişebilir. Vücut suyunun azaldığı durumlarda dehidratasyon adı verilen bir tablo ortaya çıkar. Bu durumda çeşitli belirtiler görülür: Baş ağrısı, halsizlik, yorgunluk, konsantrasyon bozukluğu, ağız ve burunda kuruluk, idrar renginde koyulaşma ve ileri aşamada halüsinasyon ve bilinç bulanıklığı söz konusu olmaktadır.

Bir günde alınacak sıvı miktarı ne kadar aktif olduğunuza, bulunduğunuz ortamın sıcaklığına, genel sağlık durumunuza bağlıdır. Eğer egzersiz yapıyorsanız veya terlemenize yol açacak bir aktivitenin içindeyseniz su ihtiyacınız artacaktır. Kısa süreli orta şiddette bir egzersizde 400-600 ml ekstra suya ihtiyaç olacaktır. Daha uzun süreli ve şiddeti egzersizlerde bu ihtiyaç artar. Sıcak ve nemli ortam da terlemeyi artırarak su ihtiyacını artıracaktır. Bunların dışında; ateş, ishal, kusma gibi durumlarda da su kaybı artacağından daha fazla su içme ihtiyacı doğacaktır. Gebelik ve emzirme dönemleri de su alımının artırılması gereken durumlardır. Bu nedenle; gebelerin günde 2,5 litre, emziren annelerin ise günde 3 litre sıvı tüketmeleri önerilmektedir.

Vücudun su kaybettiği durumlarda (ateş, ishal, kusma gibi) bu kaybedilen suyu yerine koymak önemlidir. Bu gibi durumların dışında su alımını arttırması gereken kişiler böbrek taşı olan hastalardır. Yeni taşların oluşmasını önlemek ve atılımını kolaylaştırmak için günlük idrar miktarı 2 litrenin altında olmayacak şekilde 2.5-3 litre su alınmalıdır. Böbrek taşı oluşumuna eğilimli kişilerde az su içmek böbrek taşı oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Buna karşın; kronik böbrek yetmezliği hastalarında aşırı miktarda su tüketmek zararlıdır ve hiponatremi denilen ve beyin ödemine yol açabilen tehlikeli bir tabloya neden olabilir. Aynı durum kalp yetmezliği olan hastalarda da geçerlidir.

Böbrekler vücudumuzda su ve elektrolit dengesini sağlayan, kan basıncını düzenleyen ve çeşitli hormonları salgılayan organlardır. Su, böbreklerin çalışması için önemlidir. Vücutta oluşan artık ürünlerin idrar yoluyla uzaklaştırılması için yeterli miktarda su alınmalıdır. Az su içilmesi idrar yolu enfeksiyonlarını, böbrek taşı oluşumunu ve elektrolit bozukluklarının gelişimini kolaylaştıracaktır.

Suyun faydalarını aşağıdaki gibi sıralamak da mümkündür:

  1. Ağız kokusunu önler.
  2. Kan hacmini artırır, hücreler için gerekli oksijen ve besini hızlı bir şekilde taşır ve kalbin daha sağlıklı olmasını sağlar.
  3. Kırık, kepek, dökülme gibi saç problemlerine engel olur.
  4. Kabızlık ve bağırsak tembelliği gibi sindirim problemlerinin giderilmesini sağlar.
  5. Egzersiz yaparken gerçekleşen kasılma ve krampları önlemede yardımcı olur.
  6. Susuz kalmaya bağlı olarak gelişen unutkanlık, dikkat dağınıklığı gibi beyin fonksiyonlarını düzenler.
  7. Su stresle savaşmada öncüdür.
  8. Emziren anneler için süt yapıcı en önemli kaynaktır.
  9. Reflüye iyi gelir.
  10. Grip gibi bulaşıcı hastalıklarla savaşırken, vücut direncine katkıda bulunur.
  11. Cilt sağlığının korunmasında önemli etkileri vardır. Yeterli miktarda su içen kişilerin cildi nemlenir, parlar, sağlıklı ve genç bir görünüme kavuşur.
  12. Vücut ısısını dengeler.
  13. Vücuttan ödemin atılmasını sağlar.
  14. Yeterli miktarda su içen kişilerde metabolizmayı çalıştırır ve hızlandırır.
  15. Su içmek, böbrek rahatsızlıklarından korur

Susuz Kalmak Hangi Hastalıklara Yol Açar?

Sağlıklı bir insan vücut ağırlığının erkeklerde yüzde 60, kadınlarda ise yüzde 50’si sudan oluşmaktadır. Bu oran yeni doğan bebekler için yüzde 70 seviyelerine çıkar. Beynin yüzde 95’i ve akciğerlerin de yüzde 90’ı sudur. Vücutta birbiri ile bağlantılı olan bütün sistemler suya ihtiyaç duyar ve yeterli su alınmadığında görevlerini tam olarak yerine getiremezler. Vücutta bulunan suyun yüzde 2 oranında azalması sonucu yorgunluk, dikkat eksikliği ve hafıza ile ilgili problemler ortaya çıkar. Gün boyu devam eden yorgunlukların en önemli kaynağı sıvı azalmasıdır.

Hayati fonksiyonların sağlıklı bir şekilde yerine getirilebilmesi için yeterli miktarda suyun tüketilmesi gerekmektedir. Günde 8-9 bardak veya 2-2,5 litre su tüketmek vücudun su ihtiyacını karşılamaya yetmektedir. Suyun tadını sevmeyenler ya da mide bulantısı yaşayanlar; dilimlenmiş meyve dilimleri veya havuz, kereviz gibi sebzelerde suyu tatlandırabilir. Çay, kahve gibi içecekler vücuttan su atımını artırdığı için suyun yerine konulmamalıdır.

Yeterli su tüketmemenin en önemli etkisi su ile beslenen böbreklerde görülmektedir. Vücutta oluşan üre, kreatin ve ürik asit gibi zararlı maddeler su ile seyreltilip böbreklerden atılır. Yeterli su miktarının olmaması idrar akımını yavaşlattığı için idrar yolu iltihapları ve böbrek taşları, ilerleyen durumlarda ise böbrek yetmezlikleri oluşabilmektedir.

Gün içerisinde susamadan su içilmesi yeterli miktarda su alınmasına yardımcı olur. İdrar rengi gün içerisinde yeterli su içip içilmediği hakkında fikir verir. Koyu renk ve kıvamda bir idrar vücudun suya ihtiyacı olduğunun en önemli göstergesidir. İdeal su miktarının kişinin gün içerisinde yaptığı aktivitelere, hava sıcaklığına bağlı olarak dengelenmesi önerilmektedir.

Vücudun en büyük organı derinin suya ihtiyacı da büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Dolaşım sisteminin deriye yeterli su getiremediği yani yeterli su tüketilmediği durumlarda hücre içi suyu azalarak derinin onarım hızı düşmektedir. Sağlıklı, yumuşak, nemli ve yaşlanmanın etkilerinin görülmediği bir cilt için günlük su tüketimine dikkat edilmesi çok önemlidir.

Yeterli miktarda su tüketilmemesi, pek çok sağlık sorununa yol açabilir. Bunlar;

1- Unutkanlık

2- Konsantrasyon bozukluğu

3- Baş ağrısı

4- Kabızlık

5- Saç dökülmesi ve kepeklenme

6- Emziren kadınlarda süt azlığı

7- Kas krampları

8- Böbrek fonksiyon bozuklukları

9- İdrar yolları enfeksiyonu

10- Böbreklerde kum ve taş oluşumu

Su Tüketiminin Organların Sağlıklı Çalışması Üzerinde Nasıl Bir Etkisi Vardır?

Vücudumuzun yaklaşık yüzde 60’i sudan oluşur. Eklem aralıklarında kayganlığı sağlayan sıvı bileşeninde de su bulunur. Yeterince su içmediğimizde eklem arası sıvılarla birlikte eklem kayganlığı da azalır. Bu da eklem ağrılarına, hareket sırasında eklemlerden ses gelmesine neden olur. Tedavi edilmezse eklem yüzeyleri aşınıp kalıcı eklem bozuklukları oluşabilir. Ağrısız hareket etmek için su içmek en basit önlemlerden birisidir.

Vücudun kontrol merkezi olan beyin de diğer organlar gibi sağlıklı çalışmak için suya ihtiyaç duyar. Uzamış susuzlukta unutkanlık, dikkat eksikliği, uyku hali, algıda ve hareketlerde azalma, sinirlilik olur. Sağlıklı zihinsel faaliyetler için su şart.

Su yetersiz alındığında cilt kuruyup terleme de beraberinde azalacaktır. Vücut ısı dengesini sağlayamaz, cilt esnekliğini kaybeder. Özellikle egzama ve mantarlar sık gözlenirken, tırnaklar ve saçlar kırılır, ciltte çatlama ve kanamalar görülebilir. Vücut mikroplara açık hale gelir.

Spor yaparken daha sağlıklı olmak için dengeli beslenme, düzenli bir uyku ve yeterince su içmeye dikkat etmek gerekir. Vücuttaki kas kitlesi arttıkça su ihtiyacı da artar. Spor yapmadan önce ve sonra içilen su, kas kasılmaları ve kramplarla başa çıkmada oldukça etkili.

Beynimizin yüzde 85’i sudur. Vücudumuzda yeteri kadar besin ve su yoksa genellikle stres altında hissederiz. Açlık ve susuzluğa dayanamamanın sebebi beynimize bu durumlarda yakıt yani besin ve su gitmemesidir. Gün içerisinde gergin ve huzursuz olan kişiler yeterli miktarda su içmiyor olabilirler.

Hamilelikte vücudun su ihtiyacı artar. Bebeğin gelişmesi, anne karnındaki amnion denilen sıvı içinde olup, annenin kan hacmi artar ve bu da daha fazla su içmeyi gerektirir. Sorunsuz bir hamilelik dönemi ve sağlıklı bir bebek için hamilelikte yeterli su alımı çok önemli.

Lifli besinler ve bol su sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Yetersiz su tüketimi, sindirim sisteminin daha az çalışmasına ve kabızlığa yol açar. Kabızlık ve hazımsızlığı önlemek, sindirim sisteminin düzgün çalışmasını sağlamak için mutlaka su içilmelidir.

Yetersiz su içmek tükürük salgısını azaltır. Bu nedenle ağız içinin temizliği yeterli olmaz. Bu da hoş olmayan rahatsız edici ağız kokusuna yol açar. Günde en az 8 bardak su ağız kokusunu gidermeye yardımcı olabilir.

Karaciğer ve böbrekler toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlar. Yeterince su içilmezse toksinler vücuttan atılamaz, idrar miktarı azalıp rengi koyulaşır. Minerallerin birikimi ile böbrek taşı oluşumu, toksinlerin karaciğerde birikimi ile de hepatitler ve karaciğer hasarı meydana gelir. Bu nedenle her gün yeterli miktarda su içmek hayati önem taşımaktadır.

Damar içinde dolaşan kanın büyük bir kısmı sudan oluşur. Kan, hücreler için gerekli oksijeni taşır. Su tüketimi yetersiz olursa, kan hacmi azalır, kan dolaşımı hızı yavaşlar, kan koyulaşır, aritmi gelişir, tansiyon düşer, tansiyon düşmesine bağlı bayılmalar görülebilir. Bu da kalbe ve diğer organlara giden kan miktarını azaltır, koyulaşan kan damarların tıkanmasına neden olabilir. Özellikle hayati öneme sahip olan beyin damarları ve kalp koroner damarları gibi ince damarlarda tıkanmalara neden olarak kalp krizi ve felç gibi hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır.

Reflü ve gastrit kişinin yaşam kalitesini kötü etkileyen, hatta zamanında uygun şekilde tedavi edilmediğinde kansere dönebilen hastalıklardır. Bu hastalıkların en önemli sebebi midenin aşırı asit salgılaması. Oysa yeterince su içerek midenin asit salgısının mide ve yemek borusu duvarına zarar vermesini de önlemiş oluruz.

Su Tüketmek Ağız Sağlığı ve Ağız Kokusuna Nasıl Etki Eder?

Su iyi bir ağız sağlığı, genel sağlığı ve zindeliği korumak ve güzel beyaz, çekici bir gülümseme için önemlidir. Diş fırçalamak ve diş ipi kullanmak ağız sağlığı için gerekliyken, inci gibi beyaz dişlerin ışıltılı kalması için su içmek de önemlidir.

Su doğal bir mucizedir. Su, toksinleri dışarı atar, cilt rengini iyileştirir, yorgunluğu giderir, sağlıklı kilonun korunmasına yardımcı olur ve ayrıca ağız sağlığınızı korur.

Meyve suyu, soda veya sporcu içecekleri içmek akşam yemeğinizin yanında iyi gidebilir ancak dişlerinizde istenmeyen şeker bırakabilirler. Ağzınızdaki çürüğe neden olan bakteriler şeker yemeyi sever ve dişinizin dış kabuğu olan mineyi aşındıran asit üretir. Bu içeceklerin çoğunda, tadı daha az tatlı hale getirmek için asitler (fosforik, narenciye veya malik asit) eklenir, ancak bu asitler aynı zamanda diş minesini aşındırarak sorun yaratır.

Ancak su her yudumda ağzınızı temizler. Arta kalan yiyecekleri ve çürüğe neden olan bakterilerin aradığı artıkları temizler. Ayrıca ağzınızdaki bakteriler tarafından üretilen asitleri de sulandırır. Yine de günde iki kez iki dakika boyunca fırçalamanız ve dişlerinizin arasını temizlemeniz gerekecek, ancak gün boyunca su içmek, ağız kokusunun da giderilmesine yardımcı olacaktır.

Tükürük, ağzınızın diş çürümesine karşı ilk savunmasıdır. Kalan yiyecekleri yıkar, kolaylıkla yutmanıza yardımcı olur ve kalsiyum, fosfat ve florür ile yıkayarak dişlerinizi güçlü tutar.

Çok su içmek onlarca diğer yararının yanında dilinizin kurumasını da önleyerek ağız kokusu ile mücadelede önemli bir silah olarak kullanılabilir. Su ağız içindeki bakterilerin minimumda tutulması için direk yardımcıdır. 

Su Tüketiminin Böbrekler İçin Hayati Önemi Nedir?

Yaşa bağlı olarak su ihtiyacımız ve vücuttaki dağılımı değişse de hangi yaş olursa olsun vücudun sıvı dengesinin kontrolü, böbreklerin hayati role sahip olduğu bir süreçtir. Üriner sistem, özellikle de böbrekler, yetersiz sıvı alımı ve vücudun susuz kalmasının (dehidrasyonun) yan etkileri söz konusu olduğunda ön saflarda yer almaktadır.

Farklı ülkelere ve farklı kurumlara göre, önerilen günlük toplam sıvı tüketimi farklılık göstermektedir. Günlük toplam sıvı tüketimi; su, içtiğimiz tüm içeceklerdeki su ve yiyeceklerin nem içeriğinin toplamıdır. 2010 yılında Avrupa Gıda Güvenliği Ajansı, günlük su alım miktarının -yaklaşık %20’sinin gıdalardan alınacağı varsayımı ile- erkekler için 2,5 litre ve kadınlar için 2 litre olmasını tavsiye etmiştir. Ancak yayınlanan kılavuzların ortak noktası, diğer besinlerin aksine önerilen günlük sıvı alımı miktarının net bir sağlık gerekçesine dayandırılmamış olmasıdır.

Birtakım bulgular, kronik olarak düşük sıvı alımının düşük idrar atılımına sebep olacağını, bunla beraber de idrar yolları enfeksiyonunun ortaya çıkacağını öne sürmektedir. Öte yandan, artan sıvı alımına bağlı yüksek miktarda idrar çıkışının gerçekleşmesiyle, tekrar eden üriner sistem taşı oluşumunu 3-5 sene önlediği anlaşılmıştır. Artan sıvı alımının veya günlük idrar hacminin, kronik böbrek hastalığının ilerleyiş hızının yavaşlamasıyla da bağlantısı vardır.

Hayat tarzı etkenleri de üriner sistem taşlarının oluşumunda etkili olmaktadır. Sıvı alımını arttırmadan fiziksel egzersiz yapıldığında, terleme ile kaybedilen vücut sıvısını yerine koymak için azalan idrar hacmi ve idrarın daha asitli hale gelmesi, üriner taş oluşumu ve kristalleşme riskini arttırır. Bu zararlı etkilerin önüne geçmenin en etkili yolu ise alınan sıvı miktarını artırmaktır.

Kronik böbrek hastalığı, kaçınılamaz şekilde ilerleyen, yaşam kalitesini olumsuz etkileyen, beklenen yaşam süresini kısaltan ve toplumda görülme sıklığı sabit hızla artan çok ciddi bir tablodur. Kronik böbrek hastalığı, kadınlar arasında erkeklere göre daha yaygın görülürken, kronik böbrek hastalığı hastası olan erkeklerin %50’si, son dönem böbrek hastalığı olarak tanımlanan ve diyaliz veya organ nakli gerektiren böbrek yetmezliği geliştirmeye daha meyillidir. 2008 verilerine göre dünya çapında 2 milyondan fazla kişide son dönem kronik böbrek hastası olduğu ve bu hastaların 1,7 milyonunun diyaliz tedavisi gördüğü tahmin edilmektedir. 

Kronik böbrek hastalığının ilerlemesinin yavaşlatılmasına yönelik; tütün ve tütün ürünleri tüketimi, diyabet, hipertansiyon veya hiperlipidemi ile bağlantılı risk faktörlerine ilişkin müdahalelere rağmen, kronik böbrek hastalığının görülme sıklığı ve hastalıkla ilişkili çıktıların neden olduğu yük büyümeye devam etmektedir.

Polikistik böbrek hastalığı önleyerek kronik böbrek hastalığı gelişimini engellediği için sağlıklı bireylere yüksek miktarda sıvı alımı önerilebilir. Alınan sıvı pek çok böbrek sorunun çözülmesinde etkili olabilmektedir. Hastalığınızda ciddi bir ilerleme var ise doktorunuza danışmayı ihmal etmeyin.

Su Tüketimi Sindirim Sistemine Nasıl Fayda Sağlamaktadır?

Düzenli olarak su içmeye başladığınızda sindirim sisteminiz iyileşmeye başladığını zamanla fark edeceksiniz. Su, yediğiniz besinlerin parçalanmasına yardımcı olarak, sindirim sisteminin mükemmel çalışmasını sağlar.

Yapılan çalışmalar daha fazla su içen kişilerin daha az su içenlere göre daha hızlı kilo verdiğini göstermiştir. Yemekten önce içilen bir bardak suyun, iştahı azalttığı, sindirime yardımcı olduğu ve metabolizmayı hızlandırdığı tespit edilmiştir.

Vücudun su tutması veya şişkin hissetmek bizi rahatsız edebilir. Bu durum genellikle zayıf sindirimden, artan sodyumdan veya kadınların aylık döngülerinden kaynaklanır. Birçok kişi vücudun su tutması durumunda, su içmekten kaçınılmasına inanır; oysa bu gerçeklerden uzak bir tutumdur.

Su şişkinliği azaltmak için doğal bir ilaçtır ve gün boyunca bol su içmek temizlenme sürecini başlatır. Vücudun su tutması, vücudun susuz kalmayı engellemek için yaptığı koruyucu bir önlemdir, bu nedenle şişkinlik süreçleri vücuda sıvı almanın durdurulacağı dönemler değildir.

Bol su içmek, tutulan tuz miktarını azaltacak ve şişkinliğe sebep olan yiyeceklerin ortadan kaldırılmasını hızlandırmak için kolonu kayganlaştıracaktır.

Su, kalın bağırsaktaki çözünebilir liflere bağlanarak gaytanın geçiş süresini azaltır ve eliminasyonu kolaylaştırır. Sindirim sistemimizden su çekildiğinde, kabızlık problemi oluşur. Bol su içmek kabızlığı önler, sağlıklı sindirime yardımcı olur, toksinleri temizler, böbreklerin ve karaciğerin üzerindeki yükü hafifletir.

Su Tüketiminin Zihinsel Aktiviteler Üzerinde Nasıl Bir Etkisi Vardır?

Suyun insan zihni üzerinde pek çok etkisi bulunmaktadır. Vücuttaki bütün sistemler organlar, hücreler su olmadan fonksiyonlarını sürdüremez. İnsan bedenin büyük bir kısmı, insan beyninin ise yüzde 95’i ve akciğerlerin de yüzde 90’ı sudur. Bu nedenle vücut sıvısının yüzde 2 gibi oranında bir azalma bile hafif yorgunluk, hafızada bozulma ve odaklanmada zorluğa neden olur. Yeterli miktarda su içmek psikolojimize birçok açıdan destek olur.

Mesela su, mutluluk hormonu Serotonin ve diğer nörontrasmitterler’in (sinir ileticileri) üretimi için vazgeçilmez bir araçtır. Sinir sistemi üzerinde önemli rol oynar. Yeterli miktarda su içen insanın modu daha dinamik olur. Melatonin de dâhil tüm hormonların kilit unsuru olan su, psikolojimizin de sağlıklı olmasını sağlar. Su ayrıca, stres, gerginlik ve depresyon un hafiflemesine de yardımcı olur. Uykuyu düzenleyip daha iyi kalitede bir uyku sağlar. Böylece insanın bilinci dışındaki veriler daha kolay açığa çıkar. Psikolojik olarak daha güvende hisseden kişiler güne daha verimli başlar. Çalışma verimini arttırır ve dikkat aralığını genişletir.

İnsanın vücudunda dehidratasyon yaşadığı anda kullanabileceği bir su deposu yoktur. Vücuda elektriksel enerji sağlayan su, kişinin algılarının da daha açık olmasını sağlar. Su, yorgunluğun giderilmesine yardımcı olur. Kilo vermemize yardımcı olur ki bu da başlı başına moralimizi yükseltir. Dehidratasyon cinsellik hormonunun üretimini engeller, bu iktidarsızlık ve libido kaybının başlıca nedenlerinden biridir. Su, zihinsel ve bedensel fonksiyonları bütünleştirir; karar verme ve hedef belirleme yetimizi artırır. Kısacası hastalık olarak gördüğümüz, bedensel ve psikolojik etkilerinden zarar gördüğümüz pek çok sorunu doğru miktarda su içerek daha hızlı çözebiliriz.

Su Tüketimi Vücuttaki Ödemi Atmaya Yardımcı Olur mu?

Ödemi engellemek veya tedavi etmek için hareketsiz kalmadığınız ve sağlıklı beslendiğiniz bir yaşam biçimine ihtiyacınız var. Mümkün olduğunca sıvı ağırlıklı beslenmeli ve vücudunuzu susuz bırakmamalısınız. 

Su tüketimi ödeme sebep olmanın aksine fazla suyun vücuttan atılmasını sağlayarak ödemi tedavi etmeye yardımcı olur. Ödem tedavisinde ilk olarak doktorunuza danışın, doktorunuz ilaç vermeyi uygun görürse ilaçları düzenli olarak kullanın. Hareket süresini artırarak kan akışını hızlandırmak ödemi atma noktasında size yardımcı olacaktır. Ödemli bölgeyi sıkacak giysilerden de mutlaka kaçının. Vücudunuzu asla susuz bırakmayın. Beslenme programınızdan ödemi arttıran besinleri ve tuzu çıkartıp yerine sıvıyı atmanızı sağlayacak besinler ekleyin. Yiyecek seçeneklerini mümkün olduğunca su içeriği yüksek olan salatalık, limon, domates gibi besinlerden yana kullanın.

Su Tüketiminin Cilde Faydaları Nelerdir?

Vücudun her noktasına her zaman olumlu etkileri bulunan suyun, görüntünüze etkileri aşağıdaki gibidir:

  • Böbrek performansınızı düzenlemeye yardımcıdır:

Yeterli su içmek böbreklerin çalışmasına büyük oranda yarar sağlar. Böylece organlar ve sindirim sisteminiz daha hızlı ve temiz çalışır. İçinizin bu şekilde temizlenmesi, dışarıya da yansır ve görüntünüz renk kazanır. Hem vücudunuz hem de cildiniz toksinlerden kurtulur.

  • Kırışıklığı geciktiriyor

Kuru ve susuz ciltler, çizgileri göstermek için kusursuz bir ortam oluştururlar. Bilim insanlarına göre derimiz de bir organ ve hücrelerin yenilenmesini sağlayan tek şey su. Yani, gerektiği kadar su içen bir insanın kırışıklıklarla karşılaşması için önünde uzun bir yol vardır.

  • Şişlikleri önler

Vücutta beliren şişlikler konusunda çoğu insan yanılır. Şişliklerin fazla su içmekten kaynaklandığını düşünürler ama şişkinliğin sebebinin vücudun yeterli suyu kendine saklama isteği olduğunu bilmezler. Az su içiyorsanız, vücut içtiğiniz suyu depolamak ister ve bu da vücutta şişkinliklere sebep olur. Su metabolizmayı hızlandırarak zayıflamanıza da yardımcı olur. Özellikle yağ yakmadaki başarısı, diğer hiçbir şeyden alamayacağınız bir düzeyde etki yaratıyor. Bu sayede cildinizde istemediğiniz şişkinliklerin önüne de geçmiş olursunuz.

  • Gözenekleri açar

Suyu yüzümüze doğru şekilde uygulamak da çok önemli. Özellikle sıcak su buharı ve ılık su ile yüz yıkamak gözeneklerin açılmasını sağlar. Böylece çok daha sağlıklı bir cilt görüntüsüne kavuşursunuz. Cilt sağlığını en çok etkileyen gözeneklerden su yardımıyla kurtulabilirsiniz.

  • Hassas ciltlerin kalkanı

Özellikle güneşe karşı hassas olan veya alerjik olan ciltlerde bir şeyler ters gittiği an hemen kızarmalar veya izler ortaya çıkmaya başlar. Doğru şekilde su tüketirseniz bu kırmızılıklardan kurtulma şansınız büyük ölçüde yükselir. Alerjik olan bünyenizi ve cildinizi su ile destekleyerek cildinizi koruma altına alabilirsiniz.

  • Gür ve sağlıklı saçlar

Saç diplerine doğru şekilde uygulanan su, saçınızın hem kirlerden kurtulmasına hem de derisinin ihtiyaç duyduğu neme kavuşmasına yardımcı olur. Vücudunuzda yeterli su bulunduğu sürece ve saçınızı doğru yıkadığınız takdirde, saçlarınız her zaman sağlıklı olacaktır. Bunun yanı sıra saç deriniz de dökülmelere ve hassasiyetlere karşı güçlenmiş olacaktır.

Su Tüketimi Bağışıklığı Güçlendirir mi?

Vücudumuz için su vazgeçilmezdir. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için aldığımız besinlerin işlenmesinde, vücudumuz için gereksiz olan atıkların atılmasında, bizi hasta edebilecek olan virüs ve bakterilere karşı vücudumuzun savaşabilmesinde su oldukça etkili bir rol oynar. Gerektiği kadar su tüketilmesi halinde kanın vücudumuzda bulunan tüm hücreler oksijen taşımasını sağlar. İhtiyacımız kadar tüketilen su sayesinde sistemimizin sağlıklı bir şekilde çalışmasına yardımcı olur.

Tüm sindirim süreci boyunca, ancak özellikle kan dolaşımına besin emilimi söz konusu olduğunda suya ihtiyaç vardır. Oradayken, besinler bu sulu ortamda alınabilecekleri ve kullanılabilecekleri tüm vücut hücrelerine taşınır.

Ayrıca su, bağışıklık sisteminizdeki, ayrı bir damar sisteminde dolaşan lenf (veya lenfatik sıvı) adı verilen başka bir önemli sıvının önemli bir bileşenidir.

Lenfatik sıvı, vücudun enfeksiyonla savaşmasına yardımcı olan, lenfosit adı verilen özel beyaz kan hücreleri içerir. Lenfatik sıvı dolaşırken, bakteriler ve virüsler de dahil olmak üzere atık ürünleri, toksinleri ve safsızlıkları vücudunuzdan uzaklaştırmaya yardımcı olur. Lenf sisteminizin yaklaşık yüzde 96'sı su olduğundan, dehidrasyonun vücudunuzdaki bu doğal drenaj sisteminin işlevini yavaşlatması belli bir düzende olmalıdır. Bu denge de ancak su yardımıyla gerçekleşebilir.

Su ve sıvıların bağışıklığı desteklemesinin bir başka yolu da mukoza zarlarınızın sağlığını korumaktır. Cildiniz vücudunuzun dışını yabancı istilacılardan korumaya yardımcı olduğu gibi, nemli mukoza zarlarınız da bir bariyer görevi görür. Bu zarlar, vücudunuzun içinde burun delikleriniz, ağzınız ve boğazınız gibi havaya maruz kalan bölgeleri korur. Vücudunuz yeterli sıvıya sahip olmadığında, burun pasajlarınız kuruyabilir ve bariyeri daha az etkili hale getirebilir.

Son olarak, bir hastalığınız varsa ve öksürüyorsanız ve boğazınız kuruyorsa veya ateşiniz varsa veya mide veya bağırsak rahatsızlığı nedeniyle sıvı kaybediyorsanız, bol sıvı tüketmeniz hayati önem taşır. Bağışıklık sisteminizin iyileşmesine yardımcı olmak için su içmeyi ihmal etmemelisiniz.

Su Tüketimi Baş Ağrısına İyi Gelir mi?

Baş ağrısı için hızlı bir düzeltme aramak yerine diğer daha doğal alternatifleri düşünmek daha iyidir. Tüm baş ağrıları kimyasal, duygusal veya yapısal sorunlardan kaynaklanır. Baş ağrısını hafifletmek için ağrı kesici almak yerine, ileride tekrarlanmaması için altında yatan nedenleri bulmak daha faydalıdır. Ağrı kesiciler sadece semptomları maskeler ve uzun süre fazla alınırsa başka sağlık sorunlarına neden olabilir.

Baş ağrısının en önemli nedenlerinden biri dehidrasyondur. Baş ağrınızı doğal olarak su ile tedavi etmek için, öncelikle ne tür bir baş ağrınız olduğunu öğrenmeniz iyi bir fikirdir. Birincisi, aşırı stres, yorgunluk ve hatta fiziksel problemler, psikolojik ve duygusal sorunlar ve depresyondan kaynaklanabilecek kronik gerilim baş ağrıları vardır. Ardından, günler veya aylar sürebilen belirli bir küme periyodunda günde bir ila dört kişilik gruplar halinde gelerek kategorize edilen küme baş ağrıları vardır. Hormonal baş ağrıları, başın sadece bir tarafını etkilemeleri açısından migrene benzerler ve ayrıca sıklıkla mide bulantısı, kusma ve ışığa ve/veya gürültüye duyarlılık eşlik eder. Son olarak, soğuk algınlığı veya başka bir tıbbi durumdan sonra yaşanabilen sinüs baş ağrıları vardır.

Su, tüm bu baş ağrıları için bir tedavi olarak yardımcı olabilir. Gerilim tipi baş ağrılarında, bir nedenin yorgunluk olabileceği yukarıda belirtilmişti. Yorgunluk, dehidrasyonun bir yan etkisidir. Bu nedenle, yorgunluğun nedeni susuzluk olduğundan, yorgunluğu tedavi etmek için sıvı alarak başlayın. Bir seferde çok miktarda su tüketmenin de alınması gereken miktardan az su alımının da zararlı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Bununla birlikte, gerilim tipi baş ağrıları başka sorunların bir belirtisi de olabilir, baş ağrıları devam ederse bir tıp uzmanından yardım almak da iyi bir fikirdir.

Su Tüketimi Metabolizmayı Etkiler mi?

Düzenli su tüketilmesi metabolizmayı hızlandırmaktadır. “0” kalori olan suyu düzenli tüketmek az yemek yemeyi beraberinde getirebilmektedir. Sabah kalkınca ve akşam yatmadan su içmek tokluk hissi yaratmakta ve dolaylı olarak kilo verilmesine yardımcı olabilmektedir.

Suyun faydaları pek çoktur; toksinleri temizliyor, vücut sıcaklığının belirli sınırlar içinde kalmasını sağlıyor, böbrekler başta olmak üzere pek çok organın ve metabolizmanın düzenli çalışmasında önemli görevler üstleniyor ve yediğimiz besinleri sindirmemize yardımcı oluyor.

Su İçmek Zayıflatır mı?

Vücudunuzun sindiriminde ve boşaltımında etkin rol oynayan su tüketimi, kilo vermeniz sırasında size büyük destek sağlayacaktır. Ancak uzmanlar, sadece su tüketerek kilo verme işlemini gerçekleştirmenin mümkün olmadığını söylerler.

Vücudunuza uygun bir diyet ve egzersiz programına uymanız gerekir. Bunun yanı sıra her gün 2 litre su içerek zayıflama sürecini hızlandırabilirsiniz. Su içmenin en sağlıklı hali ise oda sıcaklığında yani mümkünse ılık suyu, sakince içmektir. Böylece sindirim sisteminiz daha düzenli çalışır ve metabolizmanız harekete geçer.

Özellikle kilo problemi yaşayan insanlar için kritik önem taşıyan ve su içmenin kilo verdirdiği düşüncesi doğruyu yansıtıyor. Tabiki su içmeyi ve doğru bir beslenmeyi alışkanlık haline getirdiğiniz takdirde bu sürecin daha sağlıklı olacağını unutmamalısınız.



Yorum yaz

Bütün yorumlar paylaşılmadan önce editör kontrolünden geçmektedir

Bu site reCaptcha ile korunuyor. Ayrıca bu site için Google Gizlilik Politikası ve Hizmet Şartları geçerlidir.

Kargo bedava

500 TL ve üzeri alışverişlerinizde kargo bedava!